Nadja Scrivens Ravenclaw 4.Sınıf
Mesaj Sayısı : 5 Kayıt tarihi : 18/06/10
| Konu: Scrivens. Cuma Haz. 18, 2010 4:34 pm | |
| Kişisel Özellikleriniz: İlk görünüm ona bakanlar için oldukça sıra dışıdır. Onu ilk kez görenler neye uğradıklarını şaşırırlar ve hayır çok güzel olduğu için değil. Onun gibi tek bir kişinin bile daha önce bu dünyaya inmediğini bildiklerindendir. Dostları ve yakın çevresi onun bulunduğu ortama ışık saçtığını söylerler sanki el feneri gibi. Utanç verici. Bu her seferinde Nadja'nın gözlerini devirmesine sebebiyet verir, el feneri niyetine kullanılmak onun isteyeceği bir şey değildir çünkü. Oldukça enerjiktir yani enerjikti artık ders kitaplarından başını kaldırmıyormuş gibi yapıyor çünkü arkadaşlarının yaptığı her yaramazlığa ortak olacak kadar cesaretli değil ancak yine de gözleri fıldır fıldır dönüyor. Aklı cinlik peşinde. Küçükken ona kanatsız melek derdi annesi oysa şimdi onu görebilseydi bu kız kanatlarını elleriyle koparmış bile diyebilirdi. Hayata o kadar pozitif bakar ki tahmin edebileceğiniz gibi bu onun Polyanna ile özleştirilmesine sebep olmuştur. Ellerini kullanmaya sever. Yazı yazar, resim çizer ve bunu muhteşem bir şekilde başarabildiğini biliyordur. İhanet etmez, hiçbir şeye bağlı değildir. Rahat olduğu tek ortam ise onların yani dost grubunun yanıdır. Ayrıca çok çalışkandır ki bu bazen kötü şeylere alet olur, arkadaşları ödevlerini ona yaptırır. Yine de bazen Nadja ödevlerini arkadaşlarına yaptırır. Hayatı ve yaşamayı sever yine de çoğu zaman neden yaşıyorum diyebilecek kadar meraklıdır. Rp Örneği:- Spoiler:
RP OUT: 5 ay öncesinden bir rp. Hava soğuktu, hem de hiç olmadığı kadar... Ancak insanlar mont, hırka vs. kıyafetleri giysilerinin üzerine geçirdiklerinden üşüdükleri pek söylenemezdi. Genevieve de diğer insanlar gibi üzerine geçirdiği hırkası sayesinde soğuk havayı pek hissetmiyordu ya da hissetmemeye çalışıyordu. Yemyeşil gözleri Marcus'unkilerle buluştuğunda kalbinin hızlıca attığı fark etti, büyük ihtimalle yüzü de kızarmıştı. Marcus, onunla konuşması gerektiğini söylemişti ve bu nedenle okul arazisinde beraber küçük bir yürüyüş yapmaya karar vermişlerdi. Elleri Marcus'un ellerinin arasındaydı, beraber yaptıkları küçük yürüyüş son bulmuştu. Bir ağacın önünde durdular ve birbirlerine döndüler yüzlerini. İşte o an neler söyleyeceğini düşündü, neyi nasıl yapacağını hatta yine ne yapması gerektiğini? Yapacağı hareket arkadaşça mı olacaktı yoksa özel bir şeyler mi? Aklına gelen anısı yine onu gülümsetmeye yetmişti işte, o güzel yüzünde yine bir tebessüm kendini göstermişti. Soğuk hava onu yeni yeni titretmeye başlamışken Marcus bu sessizliği bozarak dudaklarını araladı ve uzun bir süre konuştu. Konuşmasının arasına koyduğu virgüller ve dudaklarının hareketi Genevieve'yi büyülemeye yetiyordu.
O konuşurken Genevieve farklı diyarlarda kaybolmuş gibiydi. Kulakları sadece onu dinlerken, gözleri gökyüzüne bakıyordu. Arada sırada da çevresindeki her şeye bakıyordu. Marcus'un konuşması bittiğinde başını Marcus'a doğru çevirdi ve o an kendini kaybettiğini hissedebiliyordu işte. Ağzından belli belirsiz bir tamam çıkmış olsa da gönülsüzce söylemişti bunu. Marcus, balo gününde önemli işlerinin olacağını ve Genevieve'nin de Joseph'le gitmesini söylemişti. Genevieve ne olacağını sorgulamadı, sadece durumu kabullendi çünkü Marcus'un amacını anlayabiliyordu. Önemli işleri vardı ya da sadece Genevieve'yi beladan uzak tutmaya çalışıyordu. Ne olduğunu umursamadı sadece kendini daha fazla tutamayacağını bildiğinden dudaklarını Marcus'unkilere bastırdı. Konuşmak istemiyordu, düşünemiyordu, Marcus'la beraber gitmek istediği noel balosu planının suya düşüşünü bile umursamıyordu. Şimdi odak noktası sadece Marcus'tu, diğer her şey bir anda uçup gitmişti. Dudaklarını onunkilerden ayırdığındığında sadece gitmeyi düşünüyordu, odasına geri dönmeyi çünkü soğuk adeta iliklerine işlemişti. Marcus'un o güzel yüzüne son kez baktığını, bugün onunla son kez öpüştüğünü bilmeden Hogwarts'ın yolunu tuttu ve arkasından bir şey hatırlayıp geride kalan Marcus'a bağırdı: '' Noel balosundan sonra beni bul sana bir süprizim var, nişanlım. '' Son sözünü söylerken gülümsedi, ona nişanlım diye hitap etmek oldukça ilginçti.
Kendine geldiğinde yine hayaller dünyasında kaybolduğunu fark etti, o an içinden pek çok şey geçiyordu. Bunlardan ilki yüzük parmağında duran ve o an ona çok ağır gelen yüzüğüydü. İkincisi süprizi dans etmek isterken vereceği Marcus'un ortalardan kaybolmasıydı ve bunun sebebi de Marcus'un işleriydi. Üçüncüsü baloya iyi arkadaşlarından Joseph'le gidecek olmasıydı ama Joseph'in hiçbir şeyi yanlış anlamasını istemiyordu. Ve sonuncusu ama Genevieve için en önemlisi özel süprizdi, bu gerçekten özeldi ve Marcus'un bu olay hakkında ne düşüneceğini bilmiyordu. Henüz çok gençlerdi, daha yeni evlenmeye karar vermişlerdi ama bunu kaldırabilirler miydi? Ellerini karnında birleşti Genevieve'nin. Buna alışmak için dokuz ay gibi uzun bir süre vaktimiz olacak, bu o kadar da zor olmasa gerek. Üzerine şöyle bir göz gezdirdi, birazdan Joseph onu almaya gidecekti ve balo. Yüzünü buruşturdu, baloları hiçbir zaman çok sevememişti. Yine de Marcus'un söylediklerine karşı gelmek, hayır kesinlikle olmaz demek içinden gelmemişti.
Üzerine mavi bir abiye giymişti, çok abartılı olmasını istememişti ama yine abartılı göründüğüne emindi. Saçları salıktı ve uçlarına maşayla şekil verilmişti. Üzerindeki kıyafete uygun hafif bir makyaj yapmıştı ve uygun takılarla bu düzenlemeyi tamamlamıştı. Genevieve, oturduğu koltukta Joseph'in gelmesini beklerken kapı zilinin çalındığını duydu. Sakince yerinden kalktı ve hafifçe kapıyı açtığında Joseph'in heyecanlı yüzüyle karşılaştı. Bir takım elbise giymişti ve ellerindebir demet gül vardı, kıpkırmızıydılar. Arkasında ise BMW markalı arabası göze çarpıyordu. Nazikçe kendisine uzatılan gülleri aldı ve ince dudaklarına araladı. “ Çok naziksin Joseph, teşekkür ederim. ” “ Bi-bir şey değil, ha-hazırsan çıkalım ” “ Evet, hazırım ama bana bir dakika müsaade ver. ” “ Peki tamam. ”
Elinde tuttuğu çiçekleri içeriye götürdü ve küçük bir vazoya yerleştirdiğinde masanın üzerinde duran koyu mavi çantasını ve şalını alarak kapıya yöneldi. Kapının dışına çıktığında Joseph'in sağ kolunu kaldırdığını gördü, nezaketen ona hayır diyemediğinden Joseph'in koluna girdi ve gülümseyerek arabaya ilerlediler. Kısa süren bir yürüyüşün ardından arabaya ulaştıklarında Joseph kapıyı eliyle açtı ve Genevieve'nin arabaya binmesini sağladıktan sonra kapıyı hafifçe kapadı. Koşar adımlarla kendisi de arabaya bindi ve radyoyu açtığında çalan hafif melodi Genevieve'yi sakinleştirmeye yetmişti. Çabucak balonun yapıldığı yere vardılar, Joseph burada da nazik davranışlarını sürdürmeye devam ediyordu. Genevieve'ye kapıyı açtı, onun inmesini sağladığında anahtarı oradaki görevliye verdi. Ardından Genevieve'yi de koluna alarak kırmızı halının üzerinden baloya resmi olarak giriş yaptılar. İçerisi çok kalabalıktı ve pekçok ses birbirine karıştığından biraz rahatsızlık veriyordu. Genevieve'yle Joseph bu kalabalıktan çabucak kurtulmak için bara yöneldiler ve karşılıklı oturdular.
Birer ateşviskisi ısmarladılar ve birer yudum aldıktan sonra birbirlerine gülümsemeye devam ettiler. Genevieve ise şu an sadece Marcus'u düşünüyordu, kalabalığa yöneldi yeşil gözleri. Kalabalığın arasından insanları seçmeye çalışıyordu, tanıdık birilerini bulmaya. Birden romantik bir müzik tüm balo salonunu kapladığında Joseph'in ayaklandığını gördü ve korkuyla yere doğru baktı. Dans etmek hiç ona göre değildi, hele kalabalık içinde dans edip kendini rezil etmek söz konusuysa. Yine de bu düşüncesi karşısında elini kendisine doğru uzatıp ona dans teklif eden adama hayır deme hakkını vermiyordu. Mecburen bir elini Joseph'in kendisine uzattığı elinin üzerine koydu ve ayağa kalktı, bir şeyler söyleme gereği duymamıştı. Hızla dans pistine doğru ilerlediler. Bir eli onun elini tutarken diğeri ise omzundaydı, yavaş adımlarla dans etmeye başladılar. Çalan müziğin ritmine uymaya çalışmak dans etmekten daha zor geliyordu Genevieve'ye ve o an büyük süprizini Joseph'e söylemek gibi bir his doğdu içinde. Bir yandan dans ediyor, bir yandan Joseph'in kulağına yaklaştırıyordu dudaklarını. Bu bağırarak söylenecek bir şey değildi, bu sadece iki kelimeden ibaretti. Ben hamileyim. Yine de bu şekilde söylemek gibi bir düşüncesi yoktu tabi. Sadece Joseph'in duyabileceği bir ses tonuyla fısıldadı: '' Bugün balodan sonra Marcus'a bir süpriz yapacağım Joseph. '' Dudağını ısırdı ve konuşmaya kaldığı yerden heyecanla devam etti. '' Sanırım hamileyim, evet. '' İşte şimdi gülümsüyordu, oysa karşısındaki adamın vereceği tepkiyi bilmediğinden sadece gülümsemekle yetindi.
| |
|
Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 18/06/10
| Konu: Geri: Scrivens. Cuma Haz. 18, 2010 4:42 pm | |
| Ravenclaw, 4.Sınıftasın. - Spoiler:
Lütfen şu resmi spoiler biçiminde imzana ekle. >>>
| |
|